Kıyamet Ve Alametleri

Ebu'z-Zübeyr, Hz. Câbir radıyallahu anh'tan naklediyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bugün doğmuş (canlı olan) hiçbir nefis yoktur ki, yüz sene sonra ölmemiş olsun." (Râvi der ki:) "Bununla ömrün kısalması kastedilmiştir." Müslim, Fezailu's-sahâbe 218, (2538); Tirmizi, Fiten 64, (2251).

Esmaü'l Hüsna

Allah الله Kendisinden başka ilah olmayan "O" ilah. El-İlah'dan türemiştir.Diğer isimleri kapsar.

Namaz Ve Abdest

Namaz Müminlerin Miracıdır. - Secde hâli kulun ALLAH`a en yakın olduğu hâldir - Abdest insanın abdest organlarındaki kirleri temizlediği gibi günah kirlerinden de temizler

Dualar

Kim, Müslüman Kardeşinin Arkasından Dûa Ederse, Melekler, Dûa Eden Kişi İçin De Âmin! Aynısı Sana Da Olsun! Derler…

Hadis-i Şerifler

Ebu Sa'îd İbnu Mâlik İbni Sinân el-Hudrî (radıyallahu anh) hazretleri demiştir ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Kalbinde zerre miktarı iman bulunan kimse ateşten çıkacaktır." Ebu Sa'îd der ki: "Kim (bu ihbarın ifade ettiği hakikatten) şüpheye düşerse şu ayeti okusun: "Allah şüphesiz zerre kadar haksızlık yapmaz..." (Nisa, 40). Tirmizî Sıfatu Cehennem 10, (2601). Tirmizî hadis için "sahihtir" demiştir.

20 May 2008

Üç Kişinin Davranışları

Ebû Vâkıd el Leysî anlatıyor: Peygamber aleyhisselâm insanlarla birlikte mescitte otururken hemen üç kişi yanına geliverdi. Bunlardan ikisi Peygamber'in huzuruna doğru yürüdü. Birisi ise dönüp gitti. Bu ikisi Peygamber aleyhisselâmın huzuruna gelince, bunlardan biri, cemaat arasında bulduğu boş yere oturdu, ikincisi ise, cemaatın arkasına oturdu. Üçüncüsü de oturmayıp döndü ve gitti. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm mescitten ayrıldıktan sonra:

Peygamberin Kardeşleri

Ebû Hüreyre radıyallahü anh şöyle anlatıyor:

Peygamber aleyhisselâm kabristana gelip buyurdu:

— Selâm sizlere ey müminler topluluğunun diyarı! Ve biz de,,—Allah dilerse— muhakkak size ulaşacağız. Kardeşlerimizi görmeyi arzu ediyorum.

— Ey Allah'ın Resulü, biz senin kardeşlerin değil miyiz? dediler. Peygamber aleyhisselâm:

İslam Ve İman


Hazreti Ömer bin Hattâb radıyallahü anh anlatıyor: Bir gün biz, Peygamber aleyhisselâmın yanında iken birden, elbisesi bembeyaz sakalının kılları ile saçları kapkara, üzerinde yolculuk eseri görünmeyen, hiçbirimizin tanımadığı bir adam geliverdi. Peygamber aleyhisselâmın tâ yanına oturdu. Diz kapaklarını O'nun diz kapaklarına dayadı. Ellerini dizlerine koydu Ve:

— Ey Muhammed, bana islâm'dan haber ver? dedi. Allah'ın Peygamberi:

— islâm, Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed aleyhisselâmın Allah'ın Resulü olduğuna şehâdet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan ayında oruç tutman, yol bakımından gücün yettiği takdirde hacc etmenden ibarettir, buyurdu.

Adam:

— Doğru söyledin, dedi.

(Hazreti Ömer) Biz buna hayret ettik. Hem soruyor, hem de Hazreti Peygamberi tasdik ediyor.

Adam devam ederek:

— Bana îman nedir? anlat, dedi. Allah'ın Peygamberi:

— iman, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe ve bir de hayır ile şer (herşey) in Allah'ın takdiri ile olduğuna inanmandan ibarettir, diye cevap verdi.

Adam:

— Doğru söyledin, dedi ve:

— İhsan nedir? diye sordu.

Allah'ın Peygamberi: .

— İhsan, Allah'ı görür gibi kendisine ibadet etmendir. Çünkü sen O'nu görmesen de, O seni görür, buyurdu. Adam:

— Bana kıyametin zamanından haber ver? dedi. Peygamber aleyhisselâm:

— Bu meselede kendisine sorulan kişi, sorandan daha bilgili değildir, dedi. Adam son olarak:

— O'nun (kıyametin) alâmetlerinden bana haber ver, dedi. Peygamber aleyhisselâm:

— Cariyenin efendisini doğurması; yalın ayaklıları, çıplakları, fakirleri ve koyun çobanlarını yapılarının yüksekliği ile övünür ve yarış eder oldukları halde görmendir, buyurdu.

(Hazreti Ömer) Sonra bu adam gitti ve ben, bir süre Peygamber aleyhisselâmın huzurundan ayrıldım; sonra kendisine vardığımda; Peygamber aleyhisselâm:

— Ey Ömer, soranın kim olduğunu biliyor musun? diye sordu.

— Allah ve Resulü en iyi bilir, dedim. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm:

— O, Cebrail'dir; dininizi öğretmek üzere size geldi, buyurdu.


(Buharî, Müslim, Ebû Davud, Tirmizî, Neseî)
* * *